VASİYETNAMENİN TENFİZİ DAVALARI TESPİT TALEBİYLE AÇILDIĞI GİBİ BİR MALIN TESLİMİ VEYA TAŞINMAZIN TESCİLİ DE İSTİNEBİLİR. BU DURUMDA TESPİT DAVASI İLE İSTİHKAK DAVASI SÖZ KONUSU OLUR.
- Alican Kanilmaz
- 16 May
- 1 dakikada okunur
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.02.1991 T., 1991/648 E., 1991/65 K nolu kararına göre ".... vasiyetnamenin tenfizi davası, bir ayni hak tesisi için değil, yalnızca sulh hukuk mahkemesince açılan vasiyetnamenin, TMK'nin 595. Ve davamı maddelerine göre tebliği işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli kanuni sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği, bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tespiti niteliğinden bir dava olup; yalnızca tespit istemli olarak açılmışsa, yani tespit davası niteliğindeyse harç maktu karar ve ilam harcı olup, buna bağlı olarak yargılama sonucu taraf vekilleri lehine hükmedilecek vekalet ücreti maktu vekalet ücreti olacaktır. Ancak vasiyetnamenin tenfizi ile birlikte vasiyete konu alacağın temliki veya malın teslimi veyahut taşınmazın tescili de istenilmişse bu durumda tespit davası ile birlikte istihkak davası da söz konusu olacağından artık verilecek karar yalnız vasiyetnamenin tenfizine ilişkin olmayıp, aynı zamanda eda hülmü de yani alacağın temliki, malın teslimi veya taşınmazın tesciline de ilişkin olacağından dava değeri üzerinden nispi karar ve ilam harcına da tabi olacaktır. Bu durunda mahkemece dava değerinin tespiti için tenfiz istenilen vasiyetnameye konu, hak, alacak ve malın dava tarihi itibarıyla değerinin keşif ve bilirkişi raporu ile tespiti zorunludur. Bu durumda yargılama sonucu taraf vekilleri lehine hükmedilecek vekalet ücreti de nispi vekalet ücreti olacaktır."
Yorumlar